Sözcü TV’de yayınlanan ‘Canan Karatay ile Güzellik Sağlık’ isimli programda Elif Tümen’e açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Canan Karatay, bağışıklık sistemine ziyan veren noktalara vurgu yaptı.
Prof. Dr. Karatay, beslenme nizamından tarım ilaçlarına, akıllı telefonlardan deterjanlara kadar birçok etkenin bağışıklık sistemine tesirlerini şöyle açıkladı:
“Bağışıklık sistemi ana rahminden itibaren gelişen bir olaydır. İnsan bedeni bir bütündür ve o bütün içerisinde insan bedenindeki bütün hücrelerin kısaca söyleyecek olursak, dış etkenlere, yabancı etkenlere karşı muhafazaya insan bedeni programlanmıştır. Bu programlanma kıymetlidir. Bu programlanmanın sağlıklı ve güçlü olabilmesinin temelinde beslenme yatıyor. Bağışıklık sistemimizde bir hücresel bağışıklık vardır. Hücrelerimiz çok değerlidir. Bir de dıştan gelen etkenlere karşı, mikroplara, virüslere karşı uğraş eden kan hücrelerimiz vardır. Beyaz kan hücreleri bedenimizde dolaşır. Bunlar askerlerdir. Gözleme kuleleri vardır. Bizim askerler üzere. Yabancı bir cisim görünce bedeni uyarırlar. Lökosit yahut lenfosit dediğimiz orduları piyasaya sürerler. Bu olağan ve doğal bir olaydır. Doğal beslenmek, doğal husus arz etmemiz lazım.
‘Şeker en tatlı zehir’
Bağışıklığa ziyan veren en kıymetli olaylardan biri de şeker. Şeker en tatlı zehirdir. Bedene girdiği vakit bedendeki hücreleri bozar. Hücreler bozulduğu vakit da bağışıklık çöker. Şeker hastalarının yaraları iyileşmez. Bağışıklık sistemi neredeyse sıfıra inmiştir. Bütün problem bu. Bedenin bağışıklık sistemini çökerten en değerli faktör Türkiye’de çokça tüketilen ekmektir.
‘Kendim yetiştirmezsem bunları yemem’
Bağışıklık sistemini güçlendirmek için değerli olan tek şey sağlıklı beslenme değil, hareket etmek, kaliteli uyku üzere şeyler de çok kıymetli. Bedenimizin ögelerinin en kıymetli modülleri; yağ, protein, su, mineraller, tuzlar ve vitaminler. Hepsi bir ortadadır. İnsan bedenine bunları arz etmek mecburiyetindeyiz. Bütün hücrelerin güçlü olması için insan bedeninin yüzde 60’ı sudur. Bu mineralli sudur, elektrolitli sudur, yani tuzlu sudur. Yüzde 20’si yağdır. Yağsız beden olmaz. Yüzde 19.9’u proteindir. Bu üçü istikrarlı biçimde bedene girecek. Yüzde 1’den aşağısı karbonhidrattır. O da bedenin 24 saatte bir tek muhtaçlığı bir çay şekeri kadar karbonhidrattır. Gerisi bağışıklık sistemini çökertir. Bağışıklık sisteminizi çökertmeyin. Nasıl çökertiyoruz? Havamız kirli, suyumuz kirli, toprağımız kirli ve de yiyecekler… Hepsi bir bütün. Ömür biçimi çok kıymetli. Uyku çok kıymetli bağışıklık sistemi için. Hareket, idman çok değerli. Keyifli olmak çok kıymetli, müzik söylemek çok değerli. Bunların hepsi bağışıklık sistemini güçlendirir. Yalnızca yiyecekler değil. Yiyecekler doğal ve organik olacak. Alışılmış ki bulmak çok sıkıntı lakin tarım zehirlerinden çok ölçüde kullanılıyor. Bunlar bütün yiyeceklerde var. Örneğin maydanoz, nane üzere yaprağın içine giriyor. İstediğiniz kadar yıkayın çıkmıyor. Kendim yetiştirmezsem bunları yemem.
‘Bağışıklık çöker’
Akıllı telefonlar da bağışıklık sistemine ziyan verir. Akıllı telefonların yaydıkları elektro frekanslar, 4.5 G’ler, 5.5 G’ler bunlar bağışıklık sistemini çökertir. Meskende kullanılan paklık gereçleri, deterjanlar hepsi zehir. Bağışıklık bütün hücrelerden yönetilir. Deterjanlarda çok sayıda kimyasal vardır. Bromür, klorür ve florür… Bunlar bedene girdiği vakit eritrosite, lökosite girip hücreleri, DNA’yı bozarlar. Bedenin DNA’sı bozulduğu vakit, bütün hormonal sistem, enzimler alt üst olur. Bağışıklık çöker.
‘Sağlıklıysanız Türk kahvesi çarpıntı yapmaz’
Beslenmede kahve çok değerlidir. Türk kahvesi çok değerlidir. Şekersiz olacak. Ben sabah birinci kalktığımda kemik suyu içerim, üstüne de büyük bir fincan Türk kahvesi. Siz sağlıklıysanız kahve çarpıntı yapmaz. Bütün gün hastanede yemek yemem, sokakta yemek yemem. Yaş ileri, 15.00’ten sonra kahve içmem uykumu kaçırır fakat çalışıyorsam, yazıyorsam kahveme devam ederim.
‘Bağışıklığı güçlendirmek için C vitamini yetmez’
Çok fazla vitamin desteği kullanmak da yanlışsız değil. Bağışıklığın düştüğü hissedildiğinde C vitamini tüketilmemeli. Bağışıklığın yalnızca C vitamini ile alakası yok. İyodunuza bakacaksınız, D vitaminine, magnezyuma selenyuma, sodyuma bakacaksınız kanda. Minerallerin hepsi kaya tuzunun içinde var ancak bedeninizde düşükse, o vakit damardan vitamin veriyorum. Ortamda şeker varsa, C vitamini giremiyor. İstediğiniz kadar portakal suyu için. C vitamini tek başına olduğu vakit yüzde yüz hücrelere girip virüslerle ve bakterilerle çabayı sağlar fakat şekerli ortamda C vitamini maalesef girmez. Yıllardır ‘Et yemeyin, yağ yemeyin, yumurta yemeyin, diyet peynir, diyet yoğurt yiyin, diyet süt için’ deniyor. Bunların hepsi bence bir senaryonun kesimi. İnsanların sık sık hastalanması için yapılan bir senaryo. Büyük bir plana hizmet.”
Yorumlar kapalı.