– Savaş Özbey: Aşk hiçbir şeyi affetmez. Hele aldatmayı hiç affetmez. Hatta ne kadar âşıksan o kadar affetmez. Gerekirse kolunu kesersin, yeniden gidersin. Şayet affediyorsa o aşk değildir; olsa olsa bağımlılıktır, mecburiyettir, alışkanlıktır.
– Ömür Gedik: Aşk bilhassa de aldatmayı hiç affetmez. Âşık değilsen kabul edersin tahminen lakin aşk ve aldatma tıpkı meskende yaşamaz. Yaşar üzere görünürse de finalinde büyük bir intikamla felakete hakikat masraf.
– Onur Baştürk: “Aşk her şeyi affeder mi” diye Hasret Tekin yıllar evvel bas bas bağırmıştı müziğinde. Affeder üzere görünür fakat affetmez diyorum.
– Orkun Ün: Aşk her şeyi affetmez. İmkânsız bir şey bu. Affetmiş üzere gösterir yalnızca. Hele ki aldatma vesaire üzere durumlarda asla affetmemeli! Diziye gelince… Yurt dışı versiyonu çok izlenmişti. Varsayımım o ki, bu türlü karışık bir öykü kelam konusu olduğu için bizde de birebir ilgiyi görecektir. Türk izleyicisinin aradığı her şey var zira senaryoda. Bekleyip görelim.
Savaş Özbey – Orkun Ün – Ömür Gedik – Onur Baştürk
Şişirme rakamlar
Ramazan Bayramı konserlerinin sahne fiyatları aşikâr olmaya başladı. Bayan müzikçiler yeniden ön planda. Hadise’nin 2.5, Gülşen ve Ebru Gündeş’in 3’er milyon TL alacağı konuşuluyor. Yanlışsız mu sizce? Bu paraları veren olur mu?
– Onur Baştürk: Her şeyin fiyatı o kadar arttı ki, bu sahne fiyatlarının da “olabilitesi” vardır. Lakin her şeye kuşkuyla yaklaşırım, bu fiyatlar her vakit bu türlü pompalanır, gerçek birden fazla vakit bu türlü çıkmaz.
– Savaş Özbey: Ebru Gündeş, 3 milyon alacaksa, bunun üzerine 1 milyonluk da masraf koyun, eder 4 milyon. Kıbrıs’ta 400 kişilik bir yerde konser verdiğini düşünün, kişi başı 10 bin lira. Bayramda karı-koca gideceksin, uçağı oteli derken 50 bin lira. Bunu verebilecek bir kesim var mı? Evet, var. Fakat ben yeniden de şişirme olduğunu düşünüyorum bu sayıların.
– Orkun Ün: Menajer abartması vardır kesinlikle bu işlerde. Lakin tekrar de yüksek fiyatlar isteniyor biliyorum. İşletmeler bu fiyatı de müşterilerden çıkarıyor. Mesela Hadise’nin 2.5 milyon liraya sahneye çıkacağı yerde masalara gelecek hesapları varın siz düşünün.
– Ömür Gedik: Sanatçıların talep ettiği fiyatlar olağan ki yükseldi. Talep edilen ve piyasada konuşulması istenen sayılar bu kadar yüksek olabiliyor lakin finalde anlaşılanın bunlar olacağını düşünmüyorum.
Belli ki bir elektrik varmış
Dilan Çiçek Deniz’in bir davette Mert Yazıcıoğlu tarafından, yanında sevgilisi Afra Saraçoğlu olduğu halde, baştan aşağıya süzülmüş olduğu, ikilinin birbirine uzun uzun baktığı görüntü gündeme oturdu. Sevgiliniz sizin yanınızda birine bu türlü baksa nasıl tutum alırsınız? Ateş olmayan yerden duman çıkmaz mı? Ya da bu günahsız bir bakışmaydı ve her şey sonradan mı gelişti?
– Orkun Ün: Vallahi sevgili Kurul ateş olmayan yerden elbette duman çıkmaz. Bir beğenme, bir süzme var alışılmış ki. Ben ne yaparım? Burada konu, kişinin kendinde bitiyor biraz. Yanımda karşı tarafa o denli uzun uzun bakacak birini tutmam zati. İnsan yanında kendisini seven, hürmet gösteren birini ister. Esasen tahminimce bu bakıştan sonra olayın arbedesi da edilmiştir…
– Onur Baştürk: Sevgilim bu türlü baksa “İstersen size bir oda tutayım” derim, haha. Ne denilir ki bu türlü durumda? Mert Beyefendi libidosuna yenik düşmüş anladığım kadarıyla.
– Ömür Gedik: Sevgilim benim yanımda birini o denli baştan aşağıya süzerse, “Buyur canım kalan hayatına bensiz devam et” der, çeker giderim. Biraz da canını yakarım. Mert’le Afra’nın ortası tahminen o vakitlerde da düzgün değildi diye düşünmedim değil. Göz göze gelmek, gülümsemek beşerler ortasında olur, olağandır lakin buradaki durum bunun ötesine geçmiş, uzun uzun bakışma, süzmeye gitmiş. Olmaz!
– Savaş Özbey: Flört sayılmaz ancak suçsuz bir bakışma da değil o, gerisinden süzmeli kesişme. Belirli ki bir elektrik varmış. Ben nasıl hal alırım? Hahha büyük pandomina…
Aleyna ateşle oynuyor
Aleyna Tilki’nin “Benim kekoluk kriterim farklı. Alanıma hürmet duyan keko seviyorum” açıklamasına ne diyorsunuz?
– Ömür Gedik: Aslında çok farklı bir manası olan “keko”yu halk ortasında bilinen manasında kullanıyorsa esasen kendi içinde çelişen bir cümle kurmuş oluyor. Keşke bu türlü yaftalamalara, kategorize etmelere, etiketlemelere hiç girmese.
– Onur Baştürk: Bizden evvelki jenerasyon Aleyna’yla tıpkı yaştaki genç Sezen Aksu’nun “Kaybolan Yıllar”ıyla büyüyüp serpilmiş ve kendini duygusal manada geliştirmişken, şimdiki jenerasyonun Aleyna’nın “keko” açıklamalarına maruz kalıyor oluşu süper bir nesil hasarı maalesef. Asla tamiri yok.
– Savaş Özbey: Aptal sarışın sevenler üzere, aptal esmer sevdiğini anlıyorum Aleyna’nın… Lakin bu genç popçunun durup durup etnik gaflar yapmasını kim durduracak? Daha evvel Justin Bieber’a “Çingen” dediği için Roman vatandaşları gücendirmişti. “Keko” da Kürtçede “ağabey” demek.
– Orkun Ün: Aleyna ateşle oynuyor. Vallahi birtakım telaffuzları başını yakacak kızın. ‘Keko’ Kürtçede kullanılan bir söz zira. Lakin tamam, halk ortasında konuşulan biçimiyle yorumlayayım ben bu soruyu. Sevgili Aleyna, senin ‘keko’ diye bahsettiğin zihniyet alanlarına falan hürmet duymaz. Duyar üzere yapar fakat sonra sana zahmet üzerine sıkıntı çektirir, benden söylemesi.
Banu Alkan taktiği
Paris Hilton nasıl şöhret olduğunu şöyle açıkladı: “Aptal sarışın taklidi yaptım, herkes bunu yedi.” Şöhret olmak için aptal sarışın mı olmak gerekiyor? Bu ezik bir açıklama mı, yoksa akıllı bir bayanın taktiği mi?
– Savaş Özbey: Dediğimiz üzere, aptal sarışının bir alıcısı var her yerde. Oradan yürümüş Paris. Lakin ben hâlâ çok da akıllı olduğuna kani değilim.
– Onur Baştürk: Taktik sanırım. Lakin Banu Alkan taktiği. Eski yani. Paris geriden geliyor.
– Orkun Ün: Eskide kaldı bu türlü taktikler. Aptal sarışın, çılgın kızıl, esmer bomba vesaire… Artık yemiyor toplum bunu. Ancak vakit onu gerektirdiğinde uygun atılımlar yapmış Paris Hilton. Aklını kullanmış bence.
– Ömür Gedik: Doğma büyüme bir sarışın olarak bu aptal sarışın muhabbetlerinden çok sıkıldım. Saç renginden zekâ testi yaptığımız o saçma vakitler geride kalmamış mıydı?
Kuraklık büyük mesele
22 Mart Dünya Su Günü’nde Türkiye’yi bekleyen kuraklık gündemdeydi. Kurul üyeleri bu yıl su tasarrufu ismine kendi hayatlarında neleri değiştirdi? “Banyo mühletini kısaltın” tavsiyesine uydunuz mu mesela?
– Onur Baştürk: Bu soruyu ve sorunu, “Ay evet banyo süremi kısalttım” diye güdük bir karşılık verip kolaylaştırmak ve palavradan hassasiyet göstererek kendimi öne çıkarmak istemem. Kuraklık büyük sıkıntı ve ne yapacağımıza dair ortada hiçbir plan yok!
– Savaş Özbey: Bahçem yok, otomobilim yok, haftada iki defa bulaşık, iki de çamaşır makinesi çalışıyor benim meskende. Zati az tüketen bir beşerim. Önlem doğal alalım fakat unutmayalım: Konutta tüketilen su ölçüsü toplamın yalnızca yüzde 13’ü. Asıl büyük kayıp tarımda ve endüstride.
– Ömür Gedik: Banyo müddetini kısaltmakla kalmadım. Bulaşık ve çamaşır makineleri dolmadan çalıştırmıyorum. Diş fırçalarken suyu kapatıyorum. Gittiğim restoranlarda, tabak, çatal bıçaklarımın her yemek değiştiğinde yenileri ile değiştirilmesine müsaade vermiyorum.
– Orkun Ün: Banyo mühletini ne palavra söyleyeyim kısaltmadım fakat diş fırçalarken suyu kapatmayı, daha az bulaşık ve çamaşır yıkamayı başardım. Ki bunlar daha kıymetli bence.
Yorumlar kapalı.