İran ve Suudi Arabistan Çin’in arabuluculuğunda ilişkileri düzeltme ve diplomatik temsilcilikleri yeniden açma konusunda anlaştı.
Ülkeler, iki ay içinde elçilik ve misyonlarını yeniden açacaklarını ve 20 yıldan uzun bir süre önce imzalanan güvenlik ve ekonomik işbirliği anlaşmalarını uygulayacaklarını duyurdu.
İki ülke arasında 7 yıl sonra varılan anlaşmanın İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani, Suudi Arabistan Ulusal Güvenlik Danışmanı Musaad bin Muhammed el-Ayban ve Çin’in en kıdemli diplomatı, Çin Komünist Partisi (ÇKP) Merkezi Dış İlişkiler Komisyonu Direktörü Vang Yi’nin katıldığı törenle imzalandı.
Bu toplantıdan geriye akılda Çin’in üçgen masa diplomasisinin fotoğrafı kaldı. Bu masa tarafların eşitliğine yönelik vurgu olarak yorumlandı.
İlişkiler neden bozuldu?
Bölgenin iki önemli gücü ve mezhepsel farklılıklarıyla da İslam’ın içindeki iki farklı kutbu temsil eden Suudi Arabistan ve İran arasındaki gerginlik her dönem vardı. İki ülke Suriye, Bahreyn, Filistin, Irak ve Yemen’de bazen doğrudan bazen de vekaletler üzerinden karşı karşıya geliyor.
2015’te Suudi Arabistan’ın güneyindeki Yemen’de başlayan savaş, İran’ın desteklediği Husiler ve Suudi Arabistan ile BAE öncülüğündeki koalisyonun desteklediği hükümet güçleri arasında yaşanıyor. Bu savaşın başlangıcı da iki ülke arasındaki gerginliğin zirve noktası oldu.
Daha sonra ise Suudi Arabistan’da 2 Ocak 2016’da aralarında Şii din adamı Nimr el-Nimr’in de bulunduğu 47 kişi “terör” suçlamasıyla idam edildi.
İdamlara tepki gösteren İranlı yetkililerin peş peşe yaptığı açıklamaların ardından Suudi Arabistan’ın Tahran Büyükelçiliği ve Meşhed kentindeki konsolosluk binaları İran’daki göstericiler tarafından ateşe verildi.
Bu saldırıların ardından Suudi Arabistan, 3 Ocak’ta İran ile diplomatik ilişkilerini kesti. Mart 2015’te başlayan Yemen’deki kriz nedeniyle iki ülke arasındaki gergin diplomatik ilişkiler tamamen durdu.
Yemen gibi birçok sahada gerilen ilişkiler 14 Eylül 2019’da Suudi Arabistan’ın en büyük ulusal petrol şirketi Saudi Aramco’nun tesislerine düzenlenen saldırıyla savaşın eşiğine kadar geldi. Husiler tarafından üstlenilen saldırının ardından ABD ve Suudi Arabistan, saldırının İran’ın desteğiyle ya da doğrudan İran tarafından gerçekleştirildiğini iddia etti.
Normalleşme süreci Irak’ta başladı, Çin’de tamamlandı
Nihayetinde bölgede başlayan normalleşme havası Tahran-Riyad ilişkilerine de yansıdı.
İran ve Suudi Arabistan, diplomatik ilişkilerin kesilmesinden sonra ilk kez Nisan 2021’de Irak’ın arabuluculuğuyla doğrudan görüşmeye başladı. Aynı yıl Eylül ayına kadar Irak ve Umman’ın arabuluculuğunda olmak üzere iki ülke yetkilileri arasında dört tur müzakere gerçekleştirildi.
6 Mart’ta Çin’in başkenti Pekin’de başlayan görüşmeler ise 10 Mart’ta anlaşmayla sonuçlandı.
‘Suudi Arabistan savaş bataklığından çıkmak istiyor’
Peki, bu normalleşmenin bölgeye yansımaları nasıl olacak? Ortadoğu, Avrasya ve Asya-Pasifik Platformu (ODAP) Direktörü ve İstanbul Gelişim Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Ali Semin, Sputnik’e yaptığı değerlendirmede, “Suudi Arabistan ile İran’ın bölgesel olarak ezeli bir güç rekabeti var” diyerek iki gücün yakınlaşma nedenini şöyle anlattı:
Dr. Semin, “Suudi Arabistan bu savaş bataklığından çıkmak istiyor. Ancak geride federatif bir Yemen kalabilir. Muhtemelen üniter yapısını koruyamaz. Yemen, 1990’dan önce nasıl cumhuriyet olmadan önce iki yönetimle yönetiliyordu, şimdi de bu şekilde olabilir. Bir başka seçenek de Lübnan’da olduğu gibi Şiilere bakanlık, başkan yardımcılığı gibi görevler verilerek üniter ortak bir yönetim kurulabilir” diye de ekledi.
‘İsrail, İran’a karşı mücadelesini Suudi Arabistan ile birlikte yürütmeyi planlıyordu’
Riyad-Tahran anlaşmasını “İsrail için ciddi ve tehlikeli bir gelişme” olarak niteleyen eski Başbakan Naftali Bennett de “Bu, İran’a karşı bölgesel koalisyon kurma çabalarına ölümcül bir darbe indiriyor” dedi. Dr. Semin, İsrail’in bu anlaşmadan rahatsızlığını şöyle yorumladı:
‘Çin ekonomik gücünün yanı sıra askeri ve diplomatik gücünü de öne çıkaracak’
Pekin’in “üçgen masası” bu sürecin önemli bir sembolü oldu. Peki, Çin’in önümüzdeki süreçte bölgeyi dair hedefleri neler? “Artık bölgede bir gerçek var. Artık Amerika Birleşik Devletleri yok. Rusya var, Çin de var. Çin üçgen diplomasi masasını kurarak bu krizin çözümünde rol aldı” diyen Dr. Ali Semin, şunları söyledi:
Yorumlar kapalı.