CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo, İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nde; “Yoksulluğu bitirecek olan tek şey yoksulluk içinde uğraş edenleri dinlemek ve anlamaktır. Dinlediğiniz vakit aslında onlar neler yapılması gerektiğini söylüyor. Yoksulluk birebir vakitte bir endişedir. Belirsizliktir. Birebir vakitte bir sistemin modülü olmak demektir. Yoksulluk hayalleri öldürür. ‘Sessizlik içinde acı çekmeyi öğreniyorum’ demişti bir bayan. Birebir vakitte yoksulluk strestir” dedi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nce düzenlenen İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, dün İzmir Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde başladı. Yaklaşık bir hafta sürecek kongrede başta ekonomistler olmak üzere, iş insanları, zirai temsilciler, endüstriciler, siyasetçiler, sosyologların iştirakiyle Türkiye’nin sıkıntıları konuşulacak.
CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo, İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nde “Yoksulluk” özelinde sunum yaptı. Foggo, “OICD ülkelerinde düşük gelirli hanelerin çocuklarının ortalama gelire ulaşması 4-5 jenerasyon sürüyor. Aslında her vakit söylediğim üzere devreden yoksulluk” dedi.
Hacer Foggo’nun konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
“Yoksulluk bir erişememe, sesini duyuramama hali”
“Yoksulluk bir erişememe, sesini duyuramama hali. Birebir vakitte onurlu ve özgür bir yaşama erişememe hali. Çalışma hakkınız yoksa şayet bu tıpkı vakitte besine erişiminizi de engelliyor. Çocuğunuzun eğitim hakkını da engelliyor. Aslında hepsi iç içe. Birebir anda birden çok yoksulluğa maruz kalıyorsunuz. Yoksulluk bir erişememe hali, zira kolay kolay durumunuzu değiştiremiyorsunuz. İntihar eden beşerler var. OICD ülkelerinde düşük gelirli hanelerin çocuklarının ortalama gelire ulaşması 4-5 jenerasyon sürüyor. Aslında her vakit söylediğim üzere devreden yoksulluk. 20 yıl evvel ziyaret ettiğim ve 7 yaşında tanıdığım çocuklar, bugün 27 yaşlarında babalarından o yoksulluğu devralmışlar. Babası kâğıt toplayıcısıysa kendisi de kâğıt toplayıcısı. Güvencesizse kendisi de teminatsız olarak ömrünü devam ettiriyor.
“Yetersiz beslenme çocuklarda öğrenme zahmetine, gelişim bozukluğuna neden oluyor, çocuğun tüm hayatını etkiliyor”
Belki de bu nedenle yoksulluğa yalnızca gelir olarak bakmamak gerekiyor. Çok boyutlu bakmak gerekiyor. Umarım önümüzdeki devirde yoksullukla ilgili toplumsal siyasetlerde çok boyutlu yoksulluk ölçütleriyle bakacağımıza inanıyorum. Nedir bu çok boyutlu yoksulluk ölçüleri? Örneğin; beş yıllık devirde 18 yaşından evvel bir hanede bir çocuk ölüyorsa aslında o hanenin yoksulluğunu gösteriyor. Bir kişi yetersiz besleniyorsa, yetersiz beslenme çocuklarda öğrenme zahmetine, gelişim bozukluğuna neden oluyor, o da çocuğun tüm hayatını etkiliyor. O yüzden erken çocukluk eğitiminin çok değerli olduğunu düşünüyorum.
“Doğal gazı olduğu halde yakamıyorsa, o konut fakir manasına geliyor”
Bir konutta sobada yemek pişirilirse tekrar fakir. Aslında doğal gazı olduğu halde yakamıyorsa yeniden o mesken fakir manasına geliyor. İçme suyu çok değerli. Pak su alamayan milyonlarca aile var. Musluktan su içiyor. O da çeşitli hastalıklara neden oluyor. Bütün bunları söylüyorum, zira toplumsal hizmet uzmanları belediyelerden ya da kamu kurumlarından o hanelere gittikleri vakit bu sorular maalesef sorulmuyor. Bu da çok boyutlu bakmamıza mahzur oluyor. Aylık tüketim harcaması ne kadar? Mesela bakkala borcu var mı? Dün beni bir aile aramıştı; bakkala borcu olduğu için yemek yiyemiyor, daima öğün atlayan aileler var maalesef. Komşudan mı alıyor? Mülk sahibi mi? Beyaz eşyası var mı? Çocuklarda demir eksikliği ve kronik hastalıklar var mı? Zira yoksulluk tıpkı vakitte hastalık demektir. Şayet siz rutubetli bir meskende yaşıyor ve sağlıklı bir konuta geçme imkânınız yoksa yeniden ziyaret ettiğim her konutta kronik rahatsızlıklar var. KOAH, astım hastalığı… Bütün bunlara aslında biz yoksulluk hastalığı diyoruz.
“İnsan haklarına dayalı bir yaklaşım; bayanı, çocuğu, yaşlıyı, engelliyi hizmet alan her bir bireyi her şeyin merkezine koyar”
Yoksulluk sıkıntısına yalnızca gelir üzerinden değil, insan hakları temelli bir yoksulluk siyaseti ile anca yoksulluğun önlenebileceğine inanıyorum. İnsan haklarına dayalı bir yaklaşım; bayanı, çocuğu, yaşlıyı, engelliyi hizmet alan her bir bireyi her şeyin merkezine koyar. Bizi çok bürokratik ve çok hesaplı olmaktan uzak meblağ. Öncelik insan hakkıdır. Yani aç bir çocuğun, şiddet gören bir bayanın bürokrasiye takılmasını önleyecek bir zihne sahip olursunuz. İnsan hakları temelli bir bakışla hizmet sunduğunuzda burada bu bayan için kıymetli olan ne, ben onu hakikaten anlayabildim mi, kendi istediği, benimsediği bir seçimimi mi ben önüne sundum diyorsanız ki ‘evet’, o vakit işinizi gerçek yapmış oluyorsunuz.
“Yoksulluk birebir vakitte bir korkudur”
İnsan hakları, fakirler için yaptığımız çalışmalara temel olan bir çerçevedir; insanların kendi haklarını onlara bahşedilen, lütfedilen bir seçenek ya da armağan olarak görmemesini sağlar. Bizler onların haklarını ortaya koyuyoruz. Yasal bir çerçeveye oturtarak onlar da haklarını alacaklar. Zira hakları olduğu için. İnsan haklarına dayalı bir yaklaşım, insanların haklarını bilme ve talep etme konusunda güçlendirir. Yoksulluk birebir vakitte bir kaygıdır. Belirsizliktir. Tıpkı vakitte bir sistemin modülü olmak demektir. Yoksulluk hayalleri öldürür. ‘Sessizlik içinde acı çekmeyi öğreniyorum’ demişti bir bayan. Tıpkı vakitte yoksulluk gerilimdir. Bununla ilgili yapılan çalışmalarda da fakir insanların daima gerilim, dert içerisinde olduğunu, bir annenin daima çocuklarını nasıl besleyeceğini, sonraki gün okula giderken çocuklarına nasıl bir beslenme koyacağına düşünen bir şey… Sonuç olarak bu birebir vakitte bir depresyona ve mutsuzluğa neden oluyor. Bu nedenle insan hakları temelli yaklaşımın çok değerli olduğunu düşünüyorum.” (ANKA)
Yorumlar kapalı.